Zaman artık bu medya çığırtkanlarının susma zamanı

Bir önceki yazımda da değindiğim gibi bu gözle görünmez mikroskobik canlı dünyadaki tüm paradigmaları tek seferde iflas ettirdi. Ne süper güçlerin ekonomisi, ne ulus devletlerin ülke sınırları, ne dinlerin inanç yapısı, ne teknolojinin üstünlüğü, ne konuşulan diller, ne insanları renkleri bu küçük canlını karşısında bir üstünlük olarak ayakta duramadı.
Tüm paradigmaların iflas ettiği yerde bu küçük canlı herkese sadece insan olduklarını hatırlattı. Koronavirüs gerçeği ile tüm dünya gibi Türkiye’de yüzleşti. Her gün rakamların hızla yükseldiği ağır faturalar çıkmaya başladı ve daha da devam edecek.
Bu yazı kalem aldığım saatlerde dünyada bir milyon, Türkiye’de ise yirmi bine yakın kişini pençesine düştüğü ve tüm dünyada elli bin insanın ölümüne neden olan koronavirüs salgını ile mücadele artık her ülke için olduğu gibi Türkiye içinde ulusal bir mücadele olarak önümüzde duruyor. 
Evet bir ulusal mücadele çünkü ülke olarak topyekün mücadele etmez isek bu salgın bir ulusal felakete dönüşebilir. 
Nitekim bu güne dek “süper güç” denilen ülkeler bile kitlesel ölümler yaşanıyor. Amerika, İran, İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere’de ülkeler neredeyse ulusal felakete doğru giden bir hal yaşanıyor.
Böylesi güçlü ekonomisi olan ülkelerin baş etmekte zorlandığı bu salgına karşı ulusal bir mücadele anlayışı ile topyekün bir mücadele etmekten başka hiç bir şansımız yok. Kaldı ki bu mücadeleyi çok iyi versek bile ülkemiz derinden etkileyecek izler bırakacağı aşikar. 
Hal böyleyken ülkemizde yaşananlar ise akıl almaz vaziyette. İlk başlarda yaşanan panik ve korku dalgası ile herkesin birlikte bu salgına karşı mücadele edeceği gibi bir görüntü oluşsa da çok kısa sürede ülke fabrika ayarlarına döndü ve bizim bildiğimiz kutuplaşma tekrar baş gösterdi.
Uzun süredir kutuplaşmış Türkiye’nin   bu siyasi yapısını en çok kullanan ve bundan beslenen medyanın devreye girmesi ile yine  Erdoğan’ı sevenler ve Erdoğan’ı sevmeyenlerin kavgası bu sefer de salgın üzerinden devam etmeye başladı.
Yirmi bin vatandaşımızın canı ile mücadele ettiği ve üç yüzden fazla vatandaşımızın ise hayatını kaybettiği bir ortamda her iki kutuptan da beslenen medya inanılmaz bir şekilde karşıyı alt etme kavgasına girişmiş durumda.
Erdoğan ne derse hazır kıta saldıran medya güruhu sabah akşam yapılan tüm çalışmaları yok sayarak, Koronavirüs salgınını tüm dünyadan bağımsız sanki Erdoğan ve onu iktidarını suçuymuş gibi göstermeye, asılsız binlerce haberle karşı cenahı gaza getirmeye çalışmaya devam ediyor.
Erdoğan’ı  destekleyen medya ise onların argümanları ve yöntemleri ile karşılık vererek  Erdoğan seviciliği yapmaktan geri durmuyor. Erdoğan’ın karşısında duran siyasileri hedef alarak rövanş almaya çalışıyor. 
Sanki ortada Koronavirüs salgını ve bizi bekleyen bir felaket yok ta kazanılması gereken bir seçim varmış gibi davranan bir medya var. 
Bir taraftan tüm bu küresel salgın felaketi ile gece günüz mücadele eden, sağlık görevlileri, eczaneler, market çalışanları, servis elemanları, fabrikalarda, tarlalarda, direksiyonun başında canını hiçe sayarak çalışmak zorunda olan insanların ölümle dansı devam ederken medyanın aklı almaz çıkar kavgası söylenecek söz bırakmıyor. 
Medya çığırtkanları gerek yazılı ,gerek görsel, gerekse sosyal medya üzerinden tüm bu felaket yaşanırken, üstelik sokakta canını dişine takarak elinde mikrofonu ,kamerası, fotoğraf makinası ile çalışan medya emekçilerinin de emeklerini umursamadan “Erdoğan’ı sevenler ile Erdoğan’ı sevmeyenler” kavgası sürüp gidiyor.
Oysa Erdoğan’ı sevenlerin de, Erdoğan’ı sevmeyenlerin de su alan aynı gemide olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu gemi battığında bu medya çığırtkanlarını sevdiği veya sevmediği kim varsa herkesi götürecek.
Zaman artık medyada çığırtkanlık yaparak ceplerini doldurup, sıcak koltuklarında oturacakları bir zaman değil. 
Zaman artık canını dişine takarak bu ülke insanın evinde huzur içinde yaşaması için çalışan sağlık görevlileri, eczaneler, market çalışanları, servis elemanları, fabrikalardaki işçinin, tarlalardaki çiftçinin, direksiyonun başındaki şoförün, sokaktaki medya emekçisinin verdiği mücadeleye omuz verme zamanı. Zaman artık top yekün bu salgına karşı mücadele etme zamanı..
Çok geç kalmadan, ağır faturalar ödeyerek ulusal bir felaketi yaşamamak için, zaman artık bu medya çığırtkanlarının susmasını zamanı.