Sen Sen ol…!

Sen sen ol.. ile başlayan bir çok öğüt alırız, mutlaka size de “sen sen ol” ile başlayan bir öğüt vermiştir. “Sen sen ol … yapama, sen sen ol… yap, sen sen ol … git, sen sen …alma”.

Ama hiç kimse bize sadece “sen sen ol” öğüdünü vermez. Aslında verilecek en güzel öğüt; “sen sen ol, sen kendin ol, başkasına benzemeye çalışma”dır.

Çünkü sen bu dünyada benzersiz ve teksin. Bundan daha değerli ne olabilir. Sana genlerini aktaran anne babanın, senin tohumunu attıkları zaman, yer ve ortam düşün başka kimde var. Daha doğmadan benzersiz bir biçimde tohumun atılıyor. Senden daha benzersizi yok ki. Başka birine benzemeye çalıştığında ancak onun kopyası olursun.

Yani ne varsa senin için sende var. Sen sen ol, sendeki seni keşfet, sendeki seni tanı. Sendeki seni potansiyeli senin için olabilecek en güzel şeyleri yapmaya muktedirdir. Başkasındaki şeyleri yapamaz ancak kötü bir kopyası için zaman harcamaktan başka bir şey olmaz.

Herkesin mucizesi kendinde gizlidir. Aslında gizli değil aşikardır, ama biz onun farkında olamadığımız için, kendimize karşı kör olduğumuz için görmeyiz..

Biz bizdekini görmek yerine başkasına bakıp onlar gibi olmaya çalışarak kendimizdeki mucizenin üstünü kapatıp ortaya çıkmasını engelleriz.

İşte o zaman empati yoksunu, özgüvensiz, egosuna teslim olmuş, bozulmuş bir yapay benlik içinde, acımasız, merhametsiz, açgözlü bir canavara dönüşmeye başlarız.

Çünkü sen sendekinde uzaklaştıkça aslında sadece acı ve kederin içinde boğulmaya başlarsın. Tıpkı bilimkurgu filmlerdeki gibi başka bir bedene taşınmış bir beyin gibi bulunduğun bedene yabancılaşır, kendini tanımaz hale gelirsin.

Düşülen bu acı süreci zihni hastalıklı bir hale getirerek empati yoksunu, özgüvensiz, egosuna teslim olmuş, acımasız, merhametsiz birine dönüştürür

Sen artık sen değilsindir. Sen seni kaybetmiş, depresif, mutsuz biri olursun. Kendini inşa etmekten çok uzakta, belki çok başarılı, çok zengin, çok ünlü ama mutsuz olursun.

Birçok ünlünün biyografilerine baktığınızda bu acı keder ve mutsuzluğu görürsünüz. Çünkü çok istedikleri bir şey olmak için başkası olmayı tercih etmiş, başarılı olmuş, ama bir şeyin eksikliği ile acı içinde kıvrandığını görürsünüz. Ortada başarı vardır ama kendisi yoktur. Bir başarı tek başına yetmez o başarının neyin üzerine inşa edildiği çok önemlidir. Eğer o başarını sen kendi üzerine kurmuşsan mutlu olursun.

Sen sen değilsen tıpkı bir tiyatro oyununda oynanan rol gibidir. Tiyatro biter ışıklar söner geriye hiçbir şey kalmaz. Artık o sahnede ışıklar altındaki kişi yoktur. Sen olmadan elde edilen başarı da böyledir.

Sendeki en küçük kıvılcım başkasındaki ateşten daha çok seni ısıtır. Çünkü kaynağı sensin. Mutlaka duymuşsunuzdur;  “Ben artık eski ben değilim, değiştim artık’’, ‘’ Ben adeta yeniden doğmuş gibiyim’’, ‘’ Artık eski benden eser yok. Sayenizde öldü o eski ben’’ olumlu olumsuz birçok cümlede duyarsınız “Eski ben’’ ifadesini.

Kimdir bu “eski” ben? neden gider? kaybolur? Gelen “yeni ben’’ kimdir nereden gelir bu “yeni ben’’ neden şimdiye kadar yoktu da neden şimdi geldi ‘’yeni ben’’

Bu soruları kendinize ya da size söyleyen birine sorarsanız alacağınız cevap, gerçek beni şimdi bulduğu, artık aydınlandığı, farkında olduğu olacaktır.

Peki “eski ben’’ kimdi? Benzemeye çalıştığın başkalarından başka bir şey değildir.

Ne zaman sen sen olursan acıdan kurtulur, aydınlanır, farkında olursun. Çünkü artık sendeki gerçek potansiyelin harekete geçmiştir. Her olan tanıdık, senden bir şeydir. Hiçbir şey yabancı ve anlamsız gelmez.

Artık empatisi güçlü, özgüvenli, egodan uzak, kendini gerçekleştirmiş, merhametli, paylaşımcı, yardımsever mutlu birine dönersin

“Sen sen ol”. Çünkü sen sen olursan dünya güzelleşir!