IŞİD terör örgütünün gerek Suriye’de gerekse Irak’ta Kürt coğrafyasında estirdiği terörü tüm dünya izlerken bir tek Türkiye buna gerek hükümeti gerekse tüm yurttaşları ile karşı çıkarak oradaki katliama seyirci kalmadı.
Türkiye, bir yandan bu terörden kaçan insanlara sınırını açarken, diğer taraftan da dünya kamuoyunun dikkatini bölgeye çekmek için çalışmalar yürüttü. Yaklaşık 2 milyon insana sınırları içine alıp kamplara yerleştirerek güvenli yaşamalarını sağlayan Türkiye tüm dünyada savaş karşıtı insanların takdirin kazandı.
ABD, sadece havadan kendisi için tehlike teşkil eden unsurlara saldırırken, Türkiye meclisten sınır dışına asker göndermek için tezkere çıkararak elini taşın altına koyan tek ülke oldu.
Bu tezkereye karşı çıkan HDP, sınırımızın hemen yanında IŞİD terörü ile yüz yüze kalan Kürtler’i kendi kaderine terk edilmesini tercih ederek iç siyasette pazarlık unsuru olarak kullanmaktan kaçınmadı. Tezkere ile bu işin çözülmeyeceğini bunun yerine sınırın diğer tarafındaki PYD unsurlarına silah desteği verilmesini, aksi takdirde çözüm sürecinin biteceği tehdidini savurdu. Bunu yaptırarak sınırın dışında Türkiye tarafından PYD’nin resmi muhatap olarak alınması ile bu bölgede varlığını güçlendirmeyi hedefledi. Bu taleplerin karşılık bulmaması ile önce sınırda taşlı sopalı eylemler düzenleyerek sınırdaki güvenlik güçleri ile çatışma çıkaran HDP, IŞİD terörünü iç siyasetin bir parçası haline getirme çabasını sürdürdü.Sınırdaki eylemler ile yeterli kamuoyu yaratamayan HDP, Selahattin Demirtaş’ın ‘sokağa inin’ talimatı ile ülkenin birçok noktasında sokak çatışmaları ile terör estirmeye başladı.
Adeta bir akıl tutulması yaşayan bu insanlar yaşadıkları bölgelerdeki kamu binalarını, bankaları, müzeleri, belediye binalarını, belediye otobüslerini, esnafların dükkânlarını yakıp yıkmaya başladılar. Kendileri ile aynı siyasi çizgide olmayan Kürtler’i acımasızca öldürdüler.
Yakılmış yıkılmış sokaklar ve 34 Kürt’ün ölmesi ile hala devam eden eylemlerin amacı Kobani’ de IŞİD’in öldürdüğü Kürtler’e sahip çıkmak.
Bunu ben söylemiyorum. Söyleyen bu memlekete Cumhurbaşkanı adayı olan ve ‘sokağa inin’ talimatını veren Selahattin Demirtaş.
Evet, çığırından çıkan eylemler sonrası boncuk boncuk terlerini silerek ‘’Ben sokağa inin derken birilerini öldürün demedim, Kobani’ de yaşanan katliama karşı çıkın dedim. Bu şiddet derhal durmalı’’ diyerek kendini kurtarmaya çalıştı.
Ama artık çok geç! Yanmış sokakları tamir etsek de o ölen 34 canı geri getirme imkânımız yok.İç siyasete malzeme edilen Kobani’ deki Kürtler’in ölmesi yetmiyormuş gibi Türkiye’de de 34 insanın ölümüne sebep olan HDP ve Selahattin Demirtaş’ın ‘pardon’ demesi artık hiçbir şey ifade etmiyor.
Tezkereye karşı çıkarak Kobani’deki Kürtler’i koruma niyetlerinin olmadığını zaten ortaya koyan HDP, siyaseti mecliste yapmak yerine sokak çağrısı yaparak iç siyasette de kendi meşru zeminini inkâr etmiş oldu. Kürt halkı sandık başına giderek HDP’ye oy vermiş kendisini mecliste temsil etmesini istemişti.
Peki HDP ve Selahattin Demirtaş’ın yaptıkları Kürt vatandaşların istedikleri mi?
Kürt vatandaşlarımızın yaşadıkları sınırın hemen yanı başında IŞİD terörü ile yüz yüze olan insanlar için güvenli bölge oluşturmak, sınır güvenliğini sağlamak ve IŞİD terörünün sınır içindeki vatandaşlar içinde bir tehlike teşkil etmemesi için sınır dışına asker göndermek için çıkartılan tezkereye hayır demeyi hangi Kürt istedi?
Bu karar ile hangi Kürt’ü korumak istediler?
Bu kararın uzun veya kısa vadede kendisine oy veren hangi Kürt’e faydası var?
Sınırı koruyan askeri taşlamak hangi Kürt’ü mutlu eder?
Sokağa inin Kürtler’e hizmet veren belediye binalarını, müzeleri, belediye otobüslerini, bankaları, okulları yakın diyen size oy veren bir Kürt var mı?
Sizin gibi düşünmeyen Kürtler’esaldırın, yaralayın öldürün diyen bir Kürt var mı?
Sizin bu yaptıklarınızın siz dâhil hangi Kürt’e faydası var?
Bu yaptıklarınızın bölge barışına ve çözüm sürecine kanın akmamasına nasıl bir katkısı var?
Ölmüş 34 insanı Türkiye ve dünya kamuoyuna nasıl izah edeceksiniz?
Çözüm süreci ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde sergilediği demokrat çizgi ile hem HDP hem de Selahattin Demirtaş geniş kesimlerce sempati ile karşılanmıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri hem sonrasında karşılaştığım İstanbullu, Kemalist, CHP’li bir arkadaşım gülerek ‘’Öyle bir şey yaptım ki hayatta inanamazsın. Oyumu Selahattin Demirtaş’a verdim. Söylemi ve tavrı çok hoşuma gitti’’ demişti. Dün aynı arkadaşım bana ‘’ Selahattin Demirtaş konusunda yanılmışım, keşke yanılmasaydım’’ diyerek yaşanan son olaylara tepkisini dile getirdi.
Size oy veren insanların umudunu boşa çıkardığınızın farkında mısınız Sayın Demirtaş?
Sosyal medya üzerinden Kürtler hakkında yazılanları, yarattığınız nefret ortamını gördünüz mü Sayın Demirtaş?
Tüm bu yaşananların sorumlusu olarak yaptığınızı beğendiniz mi Sayın Demirtaş?
Ben bir Kürt olarak bu şiddetin durması için hemen harekete geçmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Kürtler’in huzur içinde yaşaması için çözüm sürecinin kesintiye uğramaması gerektiğini düşünüyorum.
HDP ve Selahattin Demirtaş’ın tek hedefinin çözüm sürecinin devamı için mücadele etmek olması gerektiğini düşünüyorum.
Zararın neresinden dönerseniz kardır.
Yanlıyor muyum Sayın Demirtaş?