Nehir kenarında oturmaktan sıkılan Ertuğrul Özkök Urla’da coşmuş!
Özkök önce‘’ Her şeyimizin sahibi o… En muktedirimiz, en kudretlimiz, en bilenimiz, en yanılmazımız, en mağdurumuz, en mağrurumuz… ‘’ diyerek Tayyip Erdoğan’ın diktatör olduğunu söyleme görevini yerine getiriyor.
Sonra da ‘’Arkadaş burası benim de ülkem’’ diyerek Tayyip Erdoğan’a posta koyuyor.
‘’Bana da yer var ve oradan haykırıyorum’’ diyerek Urla’dan saldırıyor bu sefer Tayyip Erdoğan’a. Gören de memleketi işgal altında zanneder ki kendisi öyle zannediyor.Erdoğan’a karşı İstiklal Savaşı’nı Urla’dan başlatmış.
Ya güneşte fazla kalmış yada şişedekini fazla kaçırmış bir hal içinde yazmış yazıyı.
Yaz gelince kendiniz zapt edemiyormuş, gaza geliyormuş,fikirleri açılıp saçılıyormuş.
Urla havası, deniz, kum,güneş fazla gelmiş galiba nehir kenarında oturan Özkök’e.
‘’Bu yaz var ya, hani şu dekolte mevsim… Zorla tesettüre büründürülmüş heyecanlarımı azdırıyor. Karşı koyamıyorum… İçim kıpır kıpır… Memleketimin karakışında sansürlenen duygular bir anda soyunuyor… Fikirlerim açılıp saçılıyor,dekolte bir havada dolaşıyorum’’ diyor.
Tahrik olmuş, heyecanları azmış, açılıpsaçılmış, soyunmuş, dekolte bir havada dolaşırken Tayyip Erdoğan’a saldırma görevini yerine getirmiş Özkök.
Aklı sıra Tayyip Erdoğan’ın Urla’daki evi üzerinde saldırmaya çalışan Ertuğrul Özkök yine çığırından çıkarak hakaret etmeye başlamış.
Özkök, ‘’Erdoğanlar’ın Urla’ya yerleşmesini bekliyorum. Bazıları bozuluyor ama ben “Keşke Erdoğanlar yazlarını, ilkbaharlarını,sonbaharlarını orada geçirseler” diyorum.Urla havası ve kültürü insanı özgürleştirir.Ayrıştırmaz, birleştirir.Erdoğan oraya gelir sokaklarda insanlarla sohbet ederse, Türkiye’nin ötekitarafını da görür’’ diyor.
Yeni Erdoğan Urla’ya gelirse medeniyet ile kültür ile tanışarak kendini geliştirecek. Kültürlü, olan Erdoğan özgürlüğü öğrenecek, özgürlüğü öğrenen Erdoğan Beyaz Türkleri anlamaya başlayacak. Dolayısı ile Erdoğan’ı çağırdığı için ona kızanlar bunu anlamıyor. O Erdoğan’ı tamir etmek, düzeltmek için Urla’ya çağırıyor.
Özkök Urla’ya gelen Erdoğan eğer düzelmezse nasıl ağzının payını alacağını da yazmayı ihmal etmemiş.
Özkök ‘’Erdoğan Urla’ya gelirse bir şeyi daha öğrenir. Durmadan yeni bir İstiklal Savaşı verdiğini söylüyor.Oradaki insanlar geçmişte gerçek bir İstiklal Savaşı verdiler.Sonunda onları denize dökmek isteyenler denize döküldü…Urla güzel tarih dersleriyle de doludur’’ diyor.
Yani İstiklal Savaşı’nda düşmanı denize döken Urla’lılar, Erdoğan düzelmese ona tarih dersi ile de ağzını payını verir, gerekirse onu da denize dökerler diyor.
Peki, Erdoğan Urla’ya gelince onu kendinize göre düzeltmeye çalışırsınız.
Ama bu yazı yazan kafanın da düzelmeye ihtiyacı var.
Bu ülkeyi 12 yılda 8 seçim kazanarak yönetmiş bir Başbakanı, diktatör ilan edip ona karşı İstiklal Savaşı açarak denize dökmeye çalışmak nasıl bir kafanın ürünüdür.
Urla’da deniz, kum, güneş derken sıcak sana yaramamış.
Gel ben de seni serin bir yere göndereyim. Hem de İstiklal Savaşı’nın ilk başladığı yerlerden birine.
Gel seni benim en iyi bildiğim yer olan memleketime göndereyim.
Erzurum’a hatta bizim Karayazı’daki Kırnako Köyü’ne.
Bak, hem serin memleket, hem de İstiklal Savaşı’nın ilk başladığı yerlerden biri.
Bilirsin Atatürk Erzurum Kongresi toplayarak İstiklal Savaşı’nı ilk başlattığı yerlerden biri olarak Erzurum’u seçmiş.
Bizim köye git sende Erdoğan’a oy veren o yüzde 46’lık memleketin öteki yüzünü görürsün. Sorarsın neden Erdoğan’a oy verdiklerini.
Eğer biraz tarih dersi almak istersen Erzurum’dan Karayazı’ya giderken yol üzerinde Nene Hatun’a uğra.
Seni bunaltan, daraltan başörtülü, Anadolu kadının kahramanlık destanını dinle Nene Hatun’lulardan
Korkma seni orada denize de dökemezler çünkü denizi yok.
Ama uyarayım, Nene Hatun İstiklal Harbi Şehididir.
Öyle oralarda abuk sabuk laflar edip ‘’Heyecanları azmış, açılıp saçılmış, soyunmuş, dekolte bir havada dolaşıyorum’’ deme çarpılırsın.
Orası Erzurum, havası da, şehidi de çarpar.
İhsanoğlu ve Demirtaş üzerinde normalleşme
Ahmet Taşgetiren yazdığı ‘İhsanoğlu olmadı, Demirtaş verelim‘ yazısı ile usta kalem olmak nasıl bir şey bunu bize bir kez daha gösterdi.
Taşgetiren yazısında Erdoğan’ın bu yarışta iki zaferini daha şimdiden kazandığını anlatırken, Beyaz Türklerin medyasının düştüğü acziyetini de gözler önüne sermiş.
Tayyip Erdoğan’ın birinci zaferi, CHP’ye muhafazakârları kabul ettirecek konuma getiren bir aday çıkartmayı sağlaması, ikincizaferi ise Kürt aday Demirtaş’a Türkiyeli olmayı kabul ettirecek konuma getirmesidir.
Bunlar yetmiyormuş gibi birde her iki aday üzerinde yürütülen “Tayyip Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” çaresizliğinin bir sonucu ortaya çıkan bu normalleşme görüntüsünün Beyaz Türklerinmedyası tarafından savunulmasını sağlaması,Tayyip Erdoğan’ın zaferinden başka bir şey değil.