Yeni bir yıl geldi, geride kaldı eskisi
‘Yeni yıla nasıl giresen öyle gider’ derler ya
Yeni yıla güzel girmek istedik
Belki eş dost toplandık birlikte eğledik
Belki istediğimiz bir yerde tatile gittik
Güzel elbiselerimizi giydik
Hayallerimizle umutlarımızla hazırlandık
Heyecanla geri sayarak girdik yeni yıla.
Çünkü yenide umut var, yenide fırsat var
Çünkü yeni temizdir, kirlenmemiştir
Yeni bir başlangıçtır yeni
Geçmişte yaşananı geçmişte bırakarak önümüze bakmak istiyoruz.
Doğrusu da bu!
Bu günden ileriye bakmak gerek
En önemlisi de anda olanı kaçımadan ileriye bakmak
Bende yeni yılda size bir tavsiyede bulunayım
Sevmeyi ihmal etmeyin, sevmeyi unutmayın
Neden mi ?
Bunun cevabını size 2014 Ağustos’ta yazdığım köşe yazımla vereyin
Sevmek
Sevmekle başlayacak her şey, sevgi kurtaracak dünyayı.
Sevmek kutsal bir duygudur.
Karşılıksız, hesapsız, kitapsız sendekini verebilmektir sevmek.
Mekânsız, zamansız, şartsız senedekini teslim etmektir sevmek.
Sevmek feda etmeyi bilmektir, vazgeçmeyi bilmektir, teslim olmaktır.
Sevmek bedel ödemeyi kabul etmektir, ödediğin bedelinkarşılığın beklememektir.
Sevmek kutsal bir sınavdır, bunu bilerek sevebilmektir, asıl mesele bu sınavı verebilmektir.
Sevmek Yunus gibi sevmektir. Yaratılanı sever Yunus yaradandan ötürü. Bütün kâinatı koşulsuz sever, sonsuz sevgi ile bağlı olduğu yaradanın yarattığı olduğu için.
Sevmek Yunus gibi yaratılanı sev yaradandan ötürü diyerek sevebilmektir.
Sevmek Mevlana gibi sevmektir, ‘Ne olursan ol gel’ diyebilecek kadar sevmek, her dili,her ırkıher inancı bir yana bırakarak insanı insan olduğu için sevebilmektir.
Sevmek Mevlana gibi ‘Ne olursan ol gel’ diyerek sevebilmektir.
Sevmek, Hacı BektaşıVeli gibi sevmektir. ‘Yetmiş iki milleti bir gör’ diyerek ‘Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur’ diyerek sevebilmektir.
Sevmek Hacı Bektaşı Veli gibi ‘Yolumuz sevgi yoludur’ diyerek sevebilmektir
Sevmek Eyüp Peygamber gibi sevmektir.
Tüm malını,çocuklarınıve sağlığını kaybettiğinde kendisine “Nedir bu başına gelenler!” diyerek ah vah edenlere “Allah verdi; Allah aldı; her şey O’nun değil mi?” diyordu.
Sevmek Eyüp Peygamber gibi, kendisinin sınavı olarak bildiği, yaralarını ve çektiği acılarını sevebilmektir.
Sevdikçe yaradanın sana verdiği nur içinde çoğalır, aydınlık olursun, tüm renklerin çıkar ortaya, tüm güzel kokuların saçılır etrafa.
Eğer ‘Ben acı çektim sizde çekeceksiniz’ demeye başladıysanız, biter tılsım, biter muhabbet.
Eğer hesap kitap yapmaya başlamış, karşılığı hesaplıyorsan, mekana da zamana da takılıp kalmışsanız, teslim olmak yerine, teslim almaya kalkışıyorsanız, feda olmasını bekliyorsanız, bedel ödemekten kaçıyorsanız artık sevmekten vazgeçmişsiniz demektir.
Peki, ya sevmekten vazgeçersek ne mi olur?
Sınavı kaybetmiş olursunuz ve tüm kötülükleri önünü açmış olursunuz.
Önce Mevla’nın bizdeki parçası içimizdeki nurumuz ölür, karanlık oluruz. Sonra renklerimizi, güzel kokularımızı kaybederiz, renksiz kapkara, pis kokular kaplar içimizi.
Önce sevdiğimizi tüketir sonra öldürürüz içimizdeki sevdiğimizi.
Sonra çoğalır bizim gibiler yayılırlar dört biryana sevgisizler.
Sonra Şeyh Said ölür, Şeyh Bedrettin ölür, Seyit Rıza ölür, Pir Sultan Abdal ölür.
Öldürdükçe durmadan çoğalır büyük topluluklar olur şehirleri doldurur sevgisizlik.
Sonra Dersim ölür, Maraş ölür, Çorum ölür, Sivas ölür.
Sonra kentler çoğalır ve birleşerek ülke olur sevgisizlik.
Sonra Vietnam’da, Hiroşima’da, Halepçe’de, Gazze’de çocuklar ölür.
İşte kaybettiğimiz sevme sınavının faturası ölen bu çocuklardır.
Hz.Mevlam sevgisizlikten sana sığınırım, bizi sevgisizlerden koru!
İşte bunları 2014 yıl Ağustos ayında yazdım köşemde.
Şimdi dönün bakın yaşadığımız dünyaya
Yeterince sevgi var mı?
Sevgi dünyaya hakim olmuş mu?
Savaşlar bitmiş mi, çocukalar ölmüyor mu?
Biliyorum cevabınız hayır olacak
O zaman siz 2020 de sevmeyi ihmal etmeyin
Sevmeyi unutmayın emi