Koronavirüsünden daha tehlikelisi!..

Bu aralar fantastik bir Hollywood filminin içinde yaşıyor gibiyiz. Hani şu kıyamet senaryolu filmlerden birindeymiş gibi… İnanılmaz diyeceğimiz bir gerçekle karşıyayız. Tüm dünya Koronavirüsün önünde büyük bir panik ve çaresizlik içinde…
İnsanoğlunun bütün yüksek teknolojileri, süper güçleri, doğanı, evrenin güçleri önünde bir kez daha boyun eğiyor.
Doğa kendi kurallarını yine işletiyor. İnsanoğluna kendini tüm açıklığı ile gösteriyor. İnsanoğlunun koyduğu kuralları, çizdiği çizgileri, belirlediği ahlaki değerleri, gözle görünmeyen küçük bir virüsle yerle bir ediyor.
Artık insanoğlunun kuralları değil doğanın kuralları işliyor. Koronavirüsü insanların çizdiği ülke sınırlarını ortadan kaldırıyor, her coğrafyaya eşit mesafede, her ırka, her dile, her dine aynı uygulamayı yapıyor. İnsanoğluna hatırlatıyor sadece ortak özeliklerinin “insan” olmaları olduğunu. 
Hiçbir zengin zümreye iltimas geçmiyor, eğitimliyi üstün, elitleri kıymetli görmeden tüm ekonomik değerleri, sınıfları ve zümreleri yok sayıyor. Sınıfların, paranın insanların arasında bir ayrıcalık olmadığını gösterdi.
Doğa bir kez daha hatırlattı, kendini egosuna teslim olmuş insanoğluna insan olmaktan başka bir ayrıcalığı olmadığını…
Peki tüm bu yaşananlardan insanlar bu mesajı aldı mı?
Koronavirüsü ile mücadele etmek zorunda kalan insanlar insan olmanı önemini farkına vardılar mı?
Aradaki duvarları sınırları kaldırdılar mı? 
Dayanışma ve yardımlaşmayı hatırladılar mı?
İnsana değer vermeyi her şeyin üstünde olduğunu anladılar mı?
Koronavirisü bizi insan olma sınavında bir kez daha sınıfta bıraktığının farkında mıyız?
Başkasının da ihtiyacı olacağını düşünmeden marketteki bütün kolonyaları evine stoklayıp başkasına bırakmayan, hakça paylaşımdan söz eden demokrat arkadaş…
Geride kalan binlerce insanı yok sayarak tek besin kaynağı makarnaları kaçırırcasına evine götüren teyze…
Astım hastası komşusunu yok sayarak ne kadar maske varsa hepsini eczaneden alıp evinde yedekleyen uyanık amca…
Umreden döndüğünde karantinaya alındığı öğrenci yurduna ‘’it bağlasan durmaz’’ diyerek karantinadan kaçan Hacı…
Sanki Koronavirüsü alt edersek bir daha ölmeyecekmişiz gibi delice ölüm bir korkusu sardı heryeri..
Koronavirüsü bana bulaşmasın da, ben sonrası tufan…
Tüm bu yaşananlardan sonra hala insan olma adına içimiz rahat diyebilir miyiz? 
Doğanın Koronavirüs üzerinden bize hatırlattığı insan olma sınavını verdik mi?
İnsanoğlu birçok felaket atlattı çağlarca. Birçok hastalığı alt etti ve çare buldu. Birçok salgını önledi. Belli ki daha önce de defalarca olduğu gibi birçok kayıp olsa da bu salgın da aşılacak.Dünya bu felaketten yani Koronavirüsünden de korunmayı öğrenecek.
Ama asıl insanlar, en büyük hastalığı, bulaşmış en kötü virüsü ve önleyemediği en büyük salgını olan kendi egosunu yendiği gün dünya daha güzel olacak.
Bunu için umut var mı? İnsanlar bunu yapabilecek mi?
Bu olur mu, olursa görür müyüz bilmiyorum!
Ama umudumuz kaybetmeyelim, ancak inanırsak olur…
Ben bu yazıyı yazdığım sıralar bir aile dostumdan bir mesaj aldım
Yazıyı bu mesajla bitireyim

Çin İtalya’ya yolladığı tıbbi maske kolilerinin üzerini Seneca’dan bir şiirle süslemiş:

“Bizler aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yaprakları, aynı bahçenin çiçekleriyiz.”

Japonya da Çin’e yolladığı kolileri bir Budist şiiri ile : 

“Farklı dağlara, nehirlere sahip olsak da aynı güneşi, ayı ve gökyüzünü paylaşıyoruz.”

Biz de Nazım’la tamamlayalım:

“Yok öyle umutları yitirip, karanlıklara savrulmak.

Unutma! Aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…”