Yok efendim, hani ters köşe yapacaktı, yapmadı.
Yok efendim istifa etmesi lazımmış.
Yok efendim gösterişli tören yapmış, logosu çalıntıymış…
Böyle uzatıp giden, eleştiriden uzak içi boş saldırılar aldı başını gitti.
Ama en büyük saçmalamayı nehir kenarında oturmaktan bunalmış, Özkök yaptı.
İki gün üst üste saçmalamaktan kendini aşan iki yazıya imza attı.
Özkök’ün hesabını vermekte zorlandığı, utanç verici 411 El Kaosa kalktı manşetine nazire yapar gibi, ilk günkü yazısına atığı ‘O 399 el neye kalkmıştı’başlık bile ne kadar gözü döndüğünü gösteriyordu.
Bu yayınladığı yazısında eleştiri ve ahlaki sınırları aşan ‘‘Cumhurbaşkanını mı, yoksa Allah’ın yeryüzündeki gölgesini mi seçeceğiz. BÖBÜRLENME aldığın yüzde 50 küsur oya bakıp kendini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi sanma’’gibi bir inanan insana yapılabilecek en büyük nezaketsizliği yaparak utanç hanesine bir yazı daha eklemiş oldu.
Diktatör suçlaması ile dolu onlarca yazıya imza atan Özkök, bu diktatörün inancına dil uzatan yazılarına ikinci günde devam etti. Hem de bir inanan insana yapılabilecek en ağır itham, iftira ve hakaretlerle.
İkinci günkü yazısında ‘YOLA çıkan adam’ın kendine biçtiği portre şu cümlelerle başlıyor:
“Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi
sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı, bu hareketi, bu mücadeleyi işte bugünlereeriştiren Rabbime sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu davanın bayraktarlığını yapmış her bir kardeşime Rabbim rahmet etsin, onlardan razı olsun.”
***
Anahtar cümle şu:
“Zafer sadece ve sadece Allah’ındır…”
Manası çok açık:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oy verecek…
Erdoğan kazandığı takdirde bu, “Allah’ın zaferi” olacak…”
Yani Özkök yukarda yazdığı Erdoğan’ın sözlerinden bunu anlamış.
Bu durumda Özkök ya okuduğunu anlamıyor ya da alenen iftira atıyor.
İnanan bir insanın elde ettiği başarıdan dolayı Allah’a şükretmesi, dünya malının, makamların kimseye kalmayacağını söylemesi nasıl olurda ‘’Erdoğan kazandığı takdirde bu, “Allah’ın zaferi” olacak’’ sonucunu ortaya koyar.
Bu nasıl bir zekânın sonucudur?
Yazının devamında iyice çığırından çıkan Özkök akla ziyan yorumu ile bir inanan insana yapılacak en ağır ithamları arka arkaya sıralıyor.
Özkök yazının devamında “Peki ya başka biri kazanırsa…
Bu da ‘Allah’ın hezimeti mi’ olacak…
Dünya demokrasi tarihinde, sandıktan çıkacak sonucun ‘Allah’ın zaferi veya hezimeti’ olarak nitelenebileceği ilk seçimi yaşayacağız…
Erdoğan’a oy vermeyecek her kişi, daha şimdiden ‘kâfir’ ilan edilmiş durumda.
Yani bu ülkede şu an, ramazan ayı dolayısıyla oruç tutan, namaz kılan milyonlarca kâfir yaşıyor”diyor.
Bu konuşmadan akıl sağlığı yerinde birinin bu şekilde bir anlam çıkarması mümkün değil. Eğer biri akıl sağlığı yerinde ve bu ifadeleri yazıyorsa bu ancak karşıdaki insanın inancı ile dalga geçerek hakaret etmek olur.
Özkök’ün hakaretleri bununla bitmiyor, yazısında ‘Konuşma metninin ilk 14 satırında 10 kere ‘Allah’ ve ‘Rab’ kelimeleri geçiyor…
Fatiha Suresi’nin ilk 10 satırında bile Rab kelimesi sadece 4 kere geçiyor.
Erdoğan kazandığı takdirde bu, ‘Allah’ın zaferi’ olacak…
Demek ki, ‘sessiz Allah’ bu seçimde vereceği oyu şimdiden ilan etmiş…
Nasıl ettiğini sormayın…
Büyük bir ihtimalle bir gece yarısı gelen vahiy ile…
Bu vahyin kime indiğini de sormayın, o kişi zaten bunu açıkça söyledi…’’ diyor.
Özkök’ün bu konuşmada en çok alındığı yer ise konuşmada geçen ‘Allah’ ve ‘Rab’kelimeleri olmuş.
Bu kelimelerin kullanılma sıklığında yola çıkarakAllah’ı oy kullanan bir varlık, Erdoğan’ı da vahiy inen Peygamber olduğunu yazacak kadar alçalabiliyor.
Peki, Özkök neden bunları yazıyor, Erdoğan’dan ne istiyor?
Kendisi gibi dini inancını fantazi malzemesi yapıp turistik eğlenceye mi döndürsün?
Bir yandan Tibet’e gidip Budist olarak arınıp resim çekip bir yandan da Hacca gidip Kâbe’de hatıra fotoğrafı mı çeksin?
Konuşmasında ‘Allah’ ve ‘Rab’kelimeleri yerine ‘Hallelujah’ mı desin!
Not:Hallelujah ( Hale lu ya) İbranice kökeli bir kelime olup Tanrı’ya şükürler olsun anlamına gelmektedir.